Yazıp yazıp yırttığım gecelerden birinde denk geldim fotoğrafına. O çok sevdiğim gözlerin karşımdaydı yine, üzerinde beyaz tişörtün, ellerin ellerimde. Bana bıraktığın depremlerin enkazında, yüreğimin artçı sarsıntılarıyla savrulurken, her seferinde son mektup diye alıyorum kalemi elime.
Satır satır seni anlatıyorum yine; seni, sevişini, gidişini, her şeyini. Siper etmiştim kendimi sevdalara, sen gülüşlerini silah yaptın gözlerime ve ben gardımı indirip teslim etmiştim kalbimi sana. Her sözün, her bakışın, her gülüşün daha çok savunmasız bırakıyordu beni. Her dakikasına iyi ki’ler ektiğin bu aşk serüvenini keşkelere teslim edeceğini bilmiyordum.
Ve gidişin..
Sessiz sedasız geldiğin kapıdan çıkarken çok fazla gürültü çıkarmıştın. Yarım kalan hayallerimin yıkılışı, doğmamış çocuklarımızın çığlıkları sarmıştı her tarafı. Ben sessiz kaldım, hiçbir şey söylemedim. Sonra elimin tersiyle sildim göz yaşlarımı ve son mektubumun son mısrasını yazdım; “yolun açtığın yara kadar açık olsun”..