Bir balıkçı teknesinde sabaha karşı uyandığımda farkettim gittiğini. Evimde değildim, sabah kahvem gelmemişti ve havanın ayazı vuruyordu yüzüme. Yanı başımda duran şişelerden anladım bir hayli içtiğimi. Zorlansam da kalktım olduğum yerden ve masada bana yazdığın veda mektubu duruyordu; "hoşça kal" diye başlayan. Hiçte hoş görünmüyordu bulunduğum durum. Tekneden indiğimde, gece denize açılan balıkçıların bir bir döndüğünü ve ağlarını temizlediklerini gördüm. Kafasını bana çeviren, acıyan gözlerle bakıyordu. Hızlı adımlarla uzaklaştım oradan. Sokakları alıkça bir halde geçerek girdim apartmanın kapısından.
Eve çıktığımda hemen suyun altını yakıp bir kahve yaptım kendime ve az önce kaçar gibi uzaklaştığım denizi izledim balkonda. Koca şehir anlamsız kalmıştı, ben susmuştum ve sen sözünü tutamamıştın. Az önce uyandığım balıkçı teknesinde tam bir sene önce söz vermiştik birbirimize; hiç gitmeyeceğiz diye. Yüzüklerimizi de Kemal amca takmıştı. O'na bile görünmeden çıktım ilk defa. Dün gece benim gözyaşlarıma eşlik ettiğini hatırlar gibiyim.
Cebimden mektubu çıkardım yeniden, daha ilk cümlede yine aktı gözlerim; "Gidiyorum koca yürekli adam". Hoşça kalamıyorum senden sonra, insanların arasına karışamıyorum seni soracaklar diye. Yüreğimin sancısını durduramıyorum. Kendi yaptığım kahveleri sevmiyorum, seni çok özlüyorum ve üzerimde sensizlikten bir kefen, çok üşüyorum..