Şu an İslâm âlemi, ipi kopmuş, taneleri etrafa saçılmış bir tesbih gibidir. Onu bir tesbihe dizecek elden mahrumdur. Bizim bâtıl olarak gördüğümüz Hıristiyanlık âlemi bile birçok konuda nefislerini ve ihtilâflarını aşarak birlik olabilmektedirler. Ancak maalesef biz, hep kendimize yenik düşmekteyiz. Müslümanların bu şekilde dağınık ve birbirine düşmesinden istifade eden düşmanlar, bu ihtilâfı körüklemekte, bu sayede kurmuş oldukları sosyal, siyâsî ve ekonomik sömürü düzenlerini devam ettirmektedirler. Müslüman halk ve devletlerin üzerine bombalar düşmekte, her an her evden bir kurban ve feryat yükselmeyi beklemektedir. Bu şekilde öldürülenler hep Müslüman olmasına rağmen, nedense bu kötülüğü yapanlar da “Müslüman (!) teröristler” olmaktadır. Böylece düşman, savaşı Müslüman beldelerine yıkmakta, ekonomik faturayı onlara kesmekte ve üstüne üstlük onları dünya nezdinde “terörist” yaftasıyla karalamaktadır. Evet sevgili okurlar bu yazıyı okumanız dahi sizde bir kapasitenin olduğuna işaret diye düşünüyorum. Gücün var, aklın var, kuvvetin var... Neticeye gelecek olursak: Bizim asıl sormamız gereken soru şu: İzzet ve şeref sahibi bir Peygamberin ümmeti olan bizler, Asr-ı Saadet(peygamber aleyhisselamın yaşadığı dönem) gibi eşi olmayan bir devrin takipçileri olan İslâm ümmeti, bugün neden böyle büyük bir zilletin içerisinde? Hem fert olarak, hem de toplum olarak ne zaman toparlanıp İslâm’ın şerefi ile buluşacağız?